17 Ocak 2012 Salı

HAYATIMIN DÖNÜM NOKTASI...

Yazmayalı neredeyse bir hafta oldu. Bu bir hafta benim için o kadar şaşırtıcı ve o kadar anlamlıydı ki... 9 Ocak 2012 sanırım asla unutmayacağım bir tarih olacak. Her duygumu yazarak kolaylıkla ifade etme yetisine sahip biriyim. Ama insanların kelimelerinin tıkandığı dönemler de oluyormuş meğer.

9 Ocak... Karadenizimin yağmurlu,soğuk bir günüydü. İş arkadaşım Sevda'nın sayesinde hayatımın bundan sonra ki en anlamlı dönemine girdiğimi öğrendim. Ben hamileydim.  Bu hazırlıksız ve bir o kadar ani olan duygu beni öylesine heyecanlandırdı ki teste güvenemeyip hemen doktora gittim ve doktorum bu güzel haberi doğruladı. 6 haftalık hamileymişim. Tüm o uyku halim, halsizliğim ve mide bulantılarım bundanmış. Uzun süredir diyette olduğum için mide bulantılarımı midemin küçülmesine bağlıyorken aslında dünyanın mucizesiymiş benim midemi bulandıran. Şimdi o kadar değişik bir ruh halindeyim ki... Anne olma duygusu ve içimde daha mini minnacık bir can taşıdığımın verdiği sorumluluk meğer ne kadar güzelleştiriyormuş ağaçları, yolları, insanları... Hergün defalarca baktığım cadde, sokak, bahçe şimdi daha bir renkli. Henüz O'nu tam olarak hissedemesem de tarifi imkansız bir duygunun yönetimine bıraktım kendimi. Annemi daha bir anlar oldum. Bizlere bakarken bakışlarındaki o ışıltı meğer bizi ilk öğrendiğindeki duyduğu ışığın ta kendisiymiş. Aynaya baktığımda aynı ışığı kendi gözlerimde gördüğümde anladım. Annemin üzerimize bu denli titremesi, o sessiz ve sakin kadının bizi üzen biriin karşısında aslan kesilmesi meğer içinde bizi sabırla taşımasındanmış. Binlerce,milyonlarca soru var beynimde. Acaba cinsiyeti ne, kime benzeyecek, yüzü nasıl olacak, nasıl ağlayacak, ilk anne mi diyecek baba mı diyecek... daha bir sürü soru gezinip duruyor etrafımda. Ama her şeyden de öte eşimin mutlululuğunu görmek beni daha da bir mutlu kılıyor. Doğru birşey yapmış olmanın gururuyla bakıyorum eşime. Şimdiden onu Baba olarak hayal ediyorum. O kadar yakışıyor ki ona babalık... İnşallah ben de annem gibi mükemmel bir anne olabilirim.


Bebeğim'e;

Canım bebeğim, henüz içimde o kadar küçüksün ki ama sanki dünyanın en büyük mücizesi sensin. Henüz 7 haftalıksın. Yani bir fasulye tanesi kadarsın. Seninle benim aramızdaki o bağ yani kordon denilen bağ yeni yeni oluşmaya başladı. Ve ben bundan sonra sadece senin için besleneceğim. Annen sütten nefret eder. Ama senin için süt içmeye başladım. Biraz midem bulansa da senin ihtiyacın oldğunu bilmek o sütü en azından daha tatlı yapabiliyor. Seninle önümüzde kimsenin anlayamayacağı o müthiş bağ hafta hafta güçlenecek. Ben senin haftalarını sayarken sen büyük bir hızla bana kavuşmak için büyüyeceksin. Haftaya senin kalp atışlarını duyacağız babanla birlikte. Bize ilk sesin bu olacak. Ve kalp atışlarını duyabilmek için her gün dua ediyorum. Şimdiden sana o kadar bağlandım ki bunu benimle tanıştığında çok daha iyi anlayacaksın. Bu blogu aslında bambaşka bir amaç için hazırlamışken şimdi blog hep senin için şekillenecek. Sen büyüdüğünde bunları okuduğunda senden önceyi bana sormadan öğrenebilmiş olacaksın. Umarım seni en güzel şekilde dünyaya getirebilirim ve umarım bugün benim annem gibi dünyanın en iyi annesi ben olurum...

Seni sabırsızlıkla bekleyen Annen...




Eşim'e;

Bir bebeğimiz olacak seninle burnu sana, ağzı bana benzeyecek. Erkek olursa çok iyi laf yapacak ağzı babası gibi, kız olursa ağzı değil gözleri konuşacak annesi gibi. Kavgalarımız olacak seninle hayır önce 'anne' dedi, ... yok yok 'baba' dedi. ... Erkek olursa annesini daha çok sevecek herkess gibi, kız olursa sen olacaksın sanırım ilk aşık olacağı adam tipi. Küçücük elleri ile saracak tüm benliğimizi ismini ben vereceğim, soyadını senin verdiğin gibi...

Not: Bu yazıyı amcamızın kızı Öznur benim için paylaşmıştı. Ben de bana tercüman olan bu satırları bu postta eşime gönderiyorum...

6 Ocak 2012 Cuma

ZAYIFLAMAK İSTEYENLERE KAVİTASYON... AYIŞIĞI KUAFÖR SALONU VE GÜZELLİK MERKEZİ.

Kavitasyon, Cildin dış yüzeyine uygulanan ultrasonun yayılması, yağ dokusundaki hücre sıvısında ani ve yüksek basınç değişikliklere dayanan bir yöntemdir. Bölgesel yağlanma ve selülitle ses dalgaları yardımıyla savaşan, cerrahi olmayan bir yöntemdir. Kavitasyon uygulaması ile oluşan köpüklenme önce genişleme, sonra patlama yaratır. Kavitasyon denilen bu etki; yağı sıvılaştırıp hücrelerin duvarlarını tahrip ederek yağların yapısını bozar. Bu dokudaki yağ hücreleri ve açığa çıkan yağ asitleri parçalanarak, lenf yolları sayesinde buralardan uzaklaştırılmaya çalışılır. Kavitasyon Uygulamasında İlk seansta yağlı alanın kalınlığına göre değişen bir incelme görülür. Kavitasyonda sonraki seanslar haftada 2 seans, daha sonra haftada 1 seans olarak devam edebilir. Kişinin durumuna göre seans sayısı belirlenir. Tedaviyi desteklemek için, bol su içilmesi önerilir. Bölgesel yağ yakmada teknolojinin gelişmesiyle de zayıflamak artık hiç de zor olmamaya başladı.



Samsun'un Çarşamba ilçesinde bu imkana ulaşabilirsiniz. Ayışığı Kuaför Salonun sıcak atmosferinde hem güzel dostluklar kazanırken hem de gülümseyerek zayıflayabilirsiniz. İşletmecisi Hatice SEMİZ'in ilgisi ve bu konuda ki bilgi donanımıyla da güven sorunu yaşamadan kendinizi Ayışığına teslim edebilirsiniz. Tabi sadece Kavitasyon değil bunun yanında güzellikle ilgili her şeyi burda bulabileceğiniz gibi saç kesiminden, saç boyasına, lazer epilasyondan, Kalıcı kaşa kadar aklınıza gelebilecek her şeyi burda, bu sıcak ortamda hijyenik bir şekilde bulabilirsiniz. Çalışanların da yeterliliği ve güler yüzleriyle kendinizi evinizde gibi hissedebilirsiniz. Samsunluların elinin altında olan bu imkanı kaçırmamalarını öneririm. Diğer bölgeler için de yolunuz düşerse mutlaka uğrayın... :)

Ayışı Kuaför Salonu
Adres: Stadyum arkası Körırmak Sokak No:22
                                            Çarşamba/ SAMSUN
Tel:   0(362) 832 60 13
GSM: 0 541 256 12 88
HATİCE SEMİZ

5 Ocak 2012 Perşembe

İŞ YERİMDE MUAZZAM BİR KAHVALTI...

Bu mükemmel masa bizim işyerimizde düzenlediğimiz bir cuma kahvaltısıydı. Herkes kendinden birşeyler kattı ve ortaya bu kadar güzel bir masa çıktı. Masadakiler;
1. Domates-Salatalık
2.Peynir,kaymak,Tulum peyniri,Kaşar peyniri
3.Zeytin
4.Tereyağı ve bal
5.Patlıcan,Biber,Patates kızartması (arkadaşım kızı sayesinde saat sabah 6 da kalkıp kızartmış)
7.Patatesli Börek (Benim eserim)

Bu masayı iş arkadaşım tarifini özellikle istedi ben de bununla ilgili bir post hazırlayayım dedim. Börek aslında anneciğimin eseridir yani ustam Annemdir. Ve gelelim Böreğimin tarifine...

PATATESLİ BÖREK (BUZLUK BÖREĞİ)

Malzemeler

4-5 patates
Sucuk
1 kilo Yufka
Zeytin yağı
Pulbiber

Yapılışı:
Önce patatesleri haşlıyoruz. Haşlanmış patatesleri bir tabağa alıp ezip içine bir miktar tuz,pul biber , biraz zeytinyağı ve sucuk ekleyerek iç harcını hazırlıyoruz. Daha sonra 1 yufkayı tamamen yağlıyoruz.Bu işlemi elinizi yağa batırıp yufkayı elinizle yağlayarak yaparsanız yağı daha güzel yedirmiş olursunuz. İlk yufkaya bu işlemi yaptıktan sonra ikinci yufkayı üzerine koyup yine yağlıyoruz. Daha sonra yufkanın alt ve üst -sağ ve sol uçlarını içe katlıyoruz ve içine harcı koyup rulo şeklinde sarıyoruz. Bıçakla dilediğimiz büyüklükte (çok büyük ya da çok küçük olmamasını öneririm) kesiyoruz. Borcama koyup buzluğa yerleştiriyoruz. Pişireceğimiz zaman üzerine sadece yumurta sarısı sürüp hemen önceden ısıtılmış 180 derece fırında üzeri kızarana kadar pişiriyoruz. Bu arada patatesler dışarıya taşabilir böreğin özelliği budur. Çıtır olması için yağ miktarı fazla tutulmalıdır.

Annemin bana anlatışı böyleydi umarım anlaşılır bir şekilde anlatmışımdır. Semahatcığım Tarifin hazır artık böreği yapabilirsin :) Afiyet olsun...

"EVET" DEMEDEN ÖNCE...

Bu sayfanın evlilik arifesinde olan kardeşim için de faydalı olacağını düşünerek kolları sıvadım. Evlilikle ilgili her şeyi bulabileceğiniz bir sayfa olması için özen göstereceğim. Gelinlik, Saç, Makyaj, Kına, Ev dekarasyonu, eksikler ve benim koşturmacamdaki anılarla  umarım verimli bir blog olur. :) Hatırlıyorum da kendi evlilik koşturmamı, eşya kararsızlığı, beyaz eşya için eşimle girdiğimiz çetrefilli mücadele. Ben Arçelik diye tutturdum neden efendim daha estetikmiş. Eşim de Bosch için ısrar etti çünkü daha kaliteliymiş. Kim kazandı dersiniz?? Eşim kazandı ve Bosch aldık gerçi şimdi onu dinlediğim için gerçekten iyi bir karar verdiğimi düşünüyorum. Aslında bizim ki biraz ortaya karışık oldu yani Buzdolabı, Çamaşır-Bulaşık Makinası Bosch, Fırın Arçelik yani onun da benim de gönlüm oldu ama ağırlık yine Bosch da.

Gerçekten insan içindeyken pek anlamıyor ama çok zevkli bir koşturma. Hele düğün anı, o günün sabahı... Ben mesela çok buruktum. O evdeki bekar olarak yaptığım son kahvaltıydı. Herkes benim için ordaydı. Annemle göz göze gelmekten kaçınarak konuşuyoruz. Çünkü her ikimizin de gözleri dolu. Hem mutlusun,hem heyecanlısın hem de hüzünlüsün. Yani birçok duyguyu bir arada yaşamak garip bir his uyandırıyor insanda.
Bu gelinlik favori gelinliklerim arasında sevdoşummm sana da tavsiyem olabilir. Ben gelinliğimi diktirdim ve terzime giderken bu fotoğrafı bulamadım o kadar aramama rağmen sonuç olarak beğendiğim gelinlikleri bir araya getirerek bir gelinlik oluşturdum. Acı sonla düğünümden 1 ay sonra karşılaştım. 1 ay sonra bilgisayarımda birşey ararken bu gelinliğe rastladım o anki yaşadığım kederi anlatamam. O yüzden bu gelinliği gelin adaylarına şiddetle tavsiye ediyorum.... :):(

4 Ocak 2012 Çarşamba

YAZ BODRUMDA BİR BAŞKA BEYAZ...

Bodrum, doğu ve batı limanlarının birleşmesinden meydana gelen yarımada üzerinde yükselen kalesi ve iki limanın kıyılarına dizilmiş bembeyaz evleri, gümbetleri ve denize inen daracık sokakları şöhreti dünyaya yayılmış yatları, tersaneleri ile ünlü bir yöredir.Homerosun 'Ebedi mavilikler ülkesi' dediği ve bir diğer Bodrumlu Cevat Şakir'in de 'başka yerde olup nur içinde yatılacağına burada nur içinde yaşanır' demesi boşuna değildir. Tarih boyunca, önceki adıyla Halikarnassos, sonra da Bodrum, paylaşılamayan ve uğrunda hep mücadele edilen bir yer olmuştur...

Antik Tiyatro: Bodrum-Turgutreis yolu üzerinde yeralmaktadır. 13.000 kişilik tiyatronun yapılan kazılardan sahne bölümü ortaya çıkarılmış ve oturma yerleri restore edilmiştir. Benim burda en çok şaşırdığım açık hava tiyatrosu olmasına rağmen kesinlikle akustik sorunu yaşanmıyor. Daha önce denenmiş, bir kişi sahnenin ortasında duruyor normal bir sahne sesiyle birşeyler söylüyor ve en arka sırada ki kişi sesini rahatlıkla duyuyor. Oysa şimdi kapalı ve 600 kişilik salonların bir çoğunda bile akustik sorunu yaşanabiliyor.

Bodrum’a 18 km. uzaklıkta bulunan köy, yarımadanın kuzeybatısındadır. Yel değirmenleri, denizi, balığı ve narenciyesi ile ünlü olan Yalıkavak’ın bir diğer özelliği de en ünlü süngercilerin buradan çıkmasıdır.


 M.S. 15. yy.da Rodos Şövalyeleri tarafından St. Peter adına 99 yılda inşa edilmiştir. Halikarnassos'un ilk kurulduğu noktada Zephyrion adası üzerine kurulmuştur. Kale'nin yapımı sırasında Mausolos Anıt Mezarının taşları ve rölyefleri kale duvarlarında kullanılmıştır. Osmanlılar zamanında Kale içindeki kiliseye bir minare ilave edilerek bir cami haline getirilmiştir. Ayrıca bir de küçük Türk Hamamı inşa edilmiştir. 1595'te hapishane olarak kullanılan Kale bugün müze olarak düzenlenmiştir. Yaklaşık 30.000 m²'lik alana sahip olan kalede 5 kule vardır. Bunlar Fransız, İngiliz, İtalyan, Alman kuleleri ile Yılanlı Kule'dir.


Bodrum'un akşamüstü görüntüsü de bir başka dünyanın var olduğunu hissetirecek sihire sahip. Işıkların görkemi, suyun mavisindeki berraklık ve sıcacık atmosferiyle unutulmaz bir yaz fırsatı sunmak için adeta makyajını yapmış, en güzel kıyafetini giymiş ve en sevdiği aksessuarları takmış bir kraliçe gibi bekliyor insanı.



Bodrumun bu eşşiz güzelliğiyle unutulmaz bir yaz tatili yapma fikri bile bu ocak ayında içimi ısıtmaya yetti. Nedendir bilmem ama Bodrum'â karşı içimde büyük bir tutku var. Orda yaşasam bu kadar sever miydim gerçekten bilmiyorum. Ama orda yaşamayı isterdim. Biricik eşimle her daim tatil modunda bir iş hayatı eminim ikimizin de stresini daha hafife alırdı. Her ikimiz de işten yorgun geldiğimizde biraz çıkar yürür,Bodrum'un eşsiz güzelliğiyle ruhlarımızı dinlendirir sonra bembeyaz evimize gelir, keyifle çaylarımızı yudumlarken günün kriterini yapardık. Ne kadar güzel olurdu. Acaba canım Kocam askerden geldiğinde tatile Bodrum'a mı gitmek istiyorum ki ????? Neden olmasın :))

3 Ocak 2012 Salı

AYAKKABI DOLAPLARI...

Henüz 1 senelik evli olduğumdan ve evim kira olduğundan henüz şöyle gözüme hitap eden bir ayakkabı dolabı bulamadım. Yine internette gezinirken bir kaç model gözüme çarptı ama sıkıntım da şu kendi evime geçtiğimde elimde kalır mı. Henüz hala bir karar vermiş değilim. Biricik sevdiceğimin asker dönüşünü bekleyeceğim çaresiz. Bunu da demişken sevdiceğimi Nisan aylarında askere uğurlayacağım şimdiden stresi sardı beni.

Neyse ben dolaplara geçeyim.
İlk beğendiğim dolap bu ama bu daha çok vestiyer formatında. Beyaz oluşu özellikle hoşuma gitti beyaz olan her mobilyaya bayılırım çünkü. Kapaklarda ki ayrıntıyı da çok şık buldum. Çok işlevli olduğu kanısındayım. Tabi bu büyük salonlar için ideal bir vestiyer.
Bu da değişik bir tasarım. Bu aralar çok modaymış.Ama ben evimde böyle bir ayakkabılık isteyeceğimi pek sanmıyorum. Ayakkabıların açıkta olması yani görünüyor olması çok hoşuma gitmiyor. Dağınık bir profil çiziyor nedense. Ben daha düzenli daha toplu olan mobilyalardan yanayım. Yani çok şeyin olup hiçbirşeyin yokmuş gibi görünenlerden :)

Aslında bu da çok ilginç ve bir o kadar düzenli bir tasarım. Hem işlevselliği bakımından hem de görselliği bakımından hoşuma gitti. Eğer evim dublex olursa kesinlikle böyle bir tasarım düşünebilirim. Aslında evinde bir alt katın yani bodrum gibi bir odan olacak oraya buna benzer yani yine bu formatta bir möbye yaptıracaksın ve orada sadece ayakkabılar olacak. Ne kadar hoş olur değil  mi. Hımm bu fikri de pek yabana atmayayım :)

Ama yine de ilki sanki daha şık ve salon dizaynına daha uygun gibi. Evet evet yeni bir model bulana kadar favorim yani aklımdaki ve gönlümdeki ilk vestiyer. Ne dersiniz?

2012 MAKYAJ ÖNERİLERİ.


Şöyle bir gezinirken internette bu senenin makyaj önerilerini incelemeye başladım ve edindiğim birden çok bilgileri sizinle de paylaşmak istedim. Evet bu sene kuyruklu eyeliner modaymış. Yani gözlerde cesur çizgiler ön plandaymış. Bunun yanında kırmızı ruj da çok kullanılanlar listesine eklenebilirmiş. Oldum olası eyeliner ve kırımızı ruju sevmişimdir. Ama bu sene maalesef kırmızı ruju kullanamayacağım çünkü saç rengimle tam bir tezat oluşturuyor.  Bunun yanında ışıltı da bu senenin göz bebekleri arsındaymış. Bobbi Brown markasının yaratıcısı, ünlü makyaj uzmanı Bobbi Brown, ışıltının kullanılacağı en doğru zamanın yılbaşı gecesi olduğunu söylüyormuş. “Bence ışıltılı ürünler makyaj dünyasının mücevherleri” diyor Brown ve ekliyor; “Bu tarz ürünler ışığı yansıttıkları için kadınları çok daha güzel ve göz alıcı gösteriyor.” Ama burda dikkat edilmesi gereken birşey var ışıltı fazla kullanıldığında olduğundan daha yaşlı gösterebiliyor. Her nekadar göz çevresindeki uyumsuzlukları gizleme özelliğine sahip olsa da biraz fazlası vahim sonuçlar doğurabiliyor. Özellikle T bölgesi yağlı olan ciltlerde T bölgesine uygulanan ışıltı çok kötü bir görünüm oluşturabiliyor. O yüzden aman dikkat!
Bobbi Brown’ın kuralı; günlük makyajda yüzde yalnızca tek bir bölgede; gece makyajındaysa iki bölgede ışıltı kullanmak. Eğer özel bir  gece için omuz ve dekolte bölgenize ışıltılı bir vücut ürünü uygulayacaksanız, yüzünüzde tek bir bölgeye ışıltıyla vurgu yaparak sınırların içinde kalmaya özen gösterin. Yine benim tavsiyem ışıltılı toz bir farı kullanacağınız zaman günlük bir makyajda, farın daha kremsi olmasını istiyorsanız fırçanızı temizledikten sonra ıslak mendille fırça kıllarını ıslatın ve farı göz kapağınıza öyle uygulayın. Toz farın nasıl da kremsi bir fara dönüştüğünü ve daha sade bir görüntü yarattığını göreceksiniz. Yine maskara uygularken göz kapaklarına bir miktar pudra sürdükten sonra kirpiklere bol miktarda pudra sürün ardından maskarayı iki kat uygulayın. Göreceksiniz takma kirpikler gibi kirpiklere sahip olmak hiç de zor değil.

Şimdilik bu kadar bayanlar... Bol bakımlı ve güzel günler... :)

2 Ocak 2012 Pazartesi

PENCEREMDEN GÖRDÜM IŞIĞINI

Bu sabah uyandığımda penceremden gördüğüm ışık sanırım tüm günümün çok güzel geçmesini sağlayacak. Garip birşey aslında hava durumuna göre psikolojimizin de değişebilmesi. Değişmeyen tek gerçek de güneşin bize her daim mutluluk getirmesi. Öyle bişey ki dışarıda buz gibi bir soğuk olsun ve bunu biliyor olalım ama o kocaman gövdesindeki tek bir tane ışığı görsek bile içimiz neşe dolabiliyor. Bilmiyorum sizin de öyle oluyor mu , ben çok büyük bir heyecan yaşarım güneşi gördüğümde. Hele de Karadenizim yağışlarıyla ünlüyken güneş sanki bunu yalanlarcasına gülümsemiyor mu işte o ana bayılıyorum.

Böyle güneşten bahsederken aklıma annemin küçükken bize söylediği ve senelerce öyle zannedip Ay,Dünya, Güneş gerçeğiyle karşılaşınca sükut-u hayale uğradığım birşeyi size anlatmak isiyorum. Annemle babamın öğretmenlik yaptığı dağın tepesinde bir köyde biz kardeşimle daha küçüğüz. Bir öğleden sonra vakti, yaz aylarının son demi, hava henüz kararmamış gökyüzüne bir baktık Ay Hilal halinde gülümsüyor ordan. Biz de tabi anneme hemen "Annee Ay neden erken çıkmış?" diye merakla sorduk. Annem de bize Evinin yolunu bulamadığını söylediğinde kardeşimle birlikte o an ki üzüntümüzü anlatamam. Ya Ây'ın annesi babası merak ederse, ya Ay evini hiç bulamazsa vb. sorularla perişan ettik kendimizi. Taa ki Ay,Dünya şekillerini öğrenene kadar. Uğruna üzüldüğümüz Ay meğer bir gök yüzü olayıymış. Çocukluk işte anneme küstük mü hatırlamıyorum ama güzeldi çocukken Güneş ve Ayı tanımak...

Değişime açık ve enerji dolu biriyseniz deneyin...

Carolina Herrera 212 VIP...  Mis gibi kokusuyla kendinizi enerji dolu ve gün boyu zinde hissetmeniz mümkün. Kendinizi şık, dinamik bir şehirli gibi hissetmek istiyorsanız bu parfüm size bu müthiş deneyimi sunmanıza olanak sağlıyor. Ben de yeni keşfettiğimde uzun süre kullandım. Hafif esintiyle burnunuza geldikçe kendinizi sanki bambaşka bir şehrin en gözde yerinde gibi hissedebiliyorsunuz. En son aldığım parfüm çantamın içine dökülmüştü çok üzülmüştüm. Şu an çantam ve çantamın içindekiler hala kokuyor. Kokuyu her aldığımda kardeşimin nişan alışverişinden yorulup kendimizi bir çay bahçesine attığımızdaki o sevimli havayı soluyorum sanki...

1 Ocak 2012 Pazar

BİR BAŞYAPIT DAHA...

Dün akşam bu filme gittim ailemle. Çok duymuştum güzel de yorumlar aldım ve gitmeye karar verdik. Annem, Babam, Kardeşim ve Biricik Eşimle birlikte... Belirtmeliyim ki gerçekten izlenmeye değer bir filmdi. Çağan Irmak müzikleriyle yine çok güzel bir iş çıkarmış. İzlerken gözyaşlarımızı tutamadık. Tabi bunda bizim de köklerimizin Yunanistan'a dayanmasının etkisi de olabilir. Ama gitmeyen varsa bence hiç vakit kaybetmesin.